Piyasa Görüşü

2018 yılı, gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye açısından olumlu bir hava ile başlamış ancak Mart ayından itibaren Türk Lirası varlıklarda önemli değer kayıpları yaşanmıştır. ABD’nin faiz artışlarına devam etmesi ile birlikte tahvil faizlerinin yükselmesi, gelişmekte olan ülke piyasaları üzerinde baskı yaratmaya devam etmektedir. Türk Lirası jeopolitik riskleri nedeniyle bu süreçte en fazla etkilenen para birimlerinden biri olmuştur. Türk Lirasındaki değer kaybı enflasyon beklentilerini olumsuz etkilediği için bono faizleri hızlı bir şekilde yükselmiş ve hisse senedi piyasaları da bu nedenle baskı altında kalmıştır.

Piyasalarda yaşanan dalgalanmaları azaltma amacıyla BDDK ve Merkez Bankası önlemler açıklamıştır. Merkez Bankası’nın açıkladığı tedbirleri hem bankacılık sisteminin Türk lirası likiditesini hem de döviz likiditeyi rahatlatması anlamında olumlu bulurken, BDDK’nın önlemlerinin kurda aşırı oynaklıkları dengeleyebileceğini düşünmekteyiz. Bu adımların bankacılık sistemine karşı güven tazelerken, olası likidite azalışlarını sınırlayabileceği ve finansal istikrarı tesis etme açısından etkili olacağı öngörülebilir. Geçtiğimiz hafta açıklanan “Yeni Ekonomi Yaklaşımı”, Eylül ayı başında yayınlanması beklenen Orta Vadeli Program öncesinde izlenecek mali politika açısından yol gösterici oldu. Alt yapı yatırımlarında yurt dışı finansman ve yabancı yatırımcı şartı ile ilerleneceğinin açıklanması olumlu bir gelişme olarak algılanırken, ayrıca gerekirse bütçe hedefleri için mali kural uygulanacağı belirtildi. Yasal dayanağı olan bir mali kural uygulamasının, bütçe disiplinine uygun ve yatırım ortamını iyileştirme potansiyeli taşıyan en önemli unsurlardan biri olabileceğini değerlendirmekteyiz.

Tüm bu gelişmeler karşısında katılımcılarımıza kısa süreli hareketlere odaklanmamaları gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Bireysel emeklilik birikimlerinize uzun vadeli bakış açısı ile yaklaşarak, fonlarınızın orta ve uzun vadeli getiri potansiyelini dikkate almanızı öneriyoruz.